“Ey yoldaş, ey arkadaş! Sûfî (gören, düşünen, ibret alan…) kişi, zamanın (bu ânın, bu demin) çocuğudur. Yoldaşlıkta “yarın” demek yoktur”.
Mesnevi Cilt:1 Beyit:133

Dîvân-ı Kebîr’den Seçmeler

Destûr Yâ Nûr!

1.
Denizden buharlaşarak meydana gelen sis, nasıl denizi göstermez, candan kopup gelen söz de cana perde olur.

Hikmetten bahsetmeye girişmek pek yüce, pek büyük bir işle uğraşmaktır. Anlatış, hakîkatler güneşine bir perdedir.

Dünya, köpük gibidir. Hakk’ın sıfatları denize benzer, fakat köpük, yani dünya, denizin rengine, güzelliğine perde olmuştur.

Köpüğü gidermeye, ortadan kaldırmaya çalış ki; denizin güzelliğini görebilesin. Halbuki sen, denizin köpüğüne takılıp kalıyorsun. Bilmiyorsun ki; köpük, denizi sana göstermemektedir.

Dünyada gördüğün suretlere, resimlere,  verilmiş olan geçici güzelliklere dalma! Onlar hakkında düşünceler yürütme! Gördüğün resimler, suretler zamanla kaybolup giderler.

Nasıl saçlar, sevgilinin yüzünü, gözünü örterse, güzelliğini göstermezse harfler de sözün özünü örter. Bu yüzden harf kabuğunu kırmak gerektir.

Sen her hayali, perdeyi açan bir şey sanırsın, o hayali gönlünden at gitsin. Çünkü asıl sana perde olan, o hayaldir.

Şu var gibi görünen, aslında yok olan, yokluk diyarı olan dünya Hakk’ın bir eseridir, delilidir. Fakat bu eser de, bu delil de yaratıcının güzelliğini örtmededir.

Her ne kadar bu varlık, varlık madeni olan Şems-i Tebrîzî‘den bir kırıntı, bir kesit ise de, o kesit cana perde oluyor, asıl madeni göstermiyor.

(c. II, 921)