“Ey yoldaş, ey arkadaş! Sûfî (gören, düşünen, ibret alan…) kişi, zamanın (bu ânın, bu demin) çocuğudur. Yoldaşlıkta “yarın” demek yoktur”.
Mesnevi Cilt:1 Beyit:133

Mevlânâ Diliyle Mevlevîlik

Tarîk-i Mevleviyye:

“Söz kısa ve az olmalıdır. Çünkü az, çoğa delildir”. Diyen Pîrimiz Monlâ Celâleddin Rûmî’ye uyarak Tarîk-i Mevleviyye’yi,  “Yokluk Yolu” olarak tanımladık.

“Bu yolda, yokluktan başka bir şey yok” demek söylenebilinecek tek sözümüzdür.

Aşka düşmek ise,  en kestirme yoldur yokluğa çıkan.

“Ey âşık! Sen bu aşk derdinden kurtulma, eziyetler çek, ağla, sızlan, kıvran dur!

Gökte yanarak kayan yıldızlar gibi sen de aşk semasında yok ol, sön!”

“Sema’: Kendindeki varlıktan geçmek, mutlak yoklukta bitmek tükenmek bilmeyen, devamlı varlık tadını tatmaktır!”

“Yok, olmadıkça hiç kimseye ululuk tapısına varmaya yol yoktur. Göklere yücelme nedir? Şu yokluk. Âşıkların yolu da yokluktur, dini de”

 

 

Mevlevî:

El-Mevlevî kelimesi, Pîr Mevlânâ-i Rûmî Hazretlerinin lakaplarındandır ve Pîr’in izini takip edenlere de Mevlevî denilir.

“Biz altın gibi gümüş gibi değiliz. Dolayısıyla hiç kimsenin özeli olamayız.

Biz Güneş Gibiyiz,

Biz Ekmek Gibiyiz,

Biz Mum Gibiyiz

Ve herkese –âlemlere- aidiz”.

Diye haykıran Melânâ-i Rûmî’yi fark edip zevk eden Mevlevîler, Hazret-i Pîr’in ismiyle anılan Mevleviliği tekeline almaya çalışanlardan farklı olarak, Pîr’e iki eliyle yapışanlardır.